Doğum tarihi: 5 Aralık 1995
Ölüm tarihi: -
Uyruğu: İngiliz
Mesleği: Öğrenci, sosyal medya fenomeni, manken
Grubu: Dürüst
1995 yılında Pandora Hill'de yaşanan olaylar üzerinden ne kadar zaman geçerse geçsin Ultear tarihinde korkuyla anlatılacak olayların başında gelmişti hep. Hormon dengelerinin bozulması sonucu deneklerin saçtığı dehşet korku filmlerini aratmayacak türdendi. Bu vahşetin ortasında, Pandora Hill'de Otto Schneider'ın karşılaştığı manzara yıllar sonra yaşanacak birçok olayın tohumu olacaktı.Annesinin karnınını onun etiyle beslenerek parçalayan iki bebeği gördüğünde felaketin boyutunu anlamıştır ve müdahale etmesi gerektiğini hissetmiştir. Deneklerin hemen hepsinin yaş konusunda belirli bir alt sınırı vardı ancak bu bebekler annelerinden "beslenerek" doğmuştur. Onları ne kadar göz önünde tutarsa o kadar kontrol edebileceğini düşünerek henüz doğumlarına normal şartlarda birkaç ay olan bebekleri alarak laboratuvarında kriyojenik tüpler içerisinde bu bebeklere yaşam ortamı oluşturmaya çalışmıştır. Bebekler, beş yıl boyunca tüplerde hayatta kalma mücadelesi vermiştir ve bunu kazanmışlardır da.Bu beş yıllık süreç içerisinde Pandora Hill felaketinden hayatta kalanlar Solitude semtinde konteyner evlerde yaşamaya başlamıştır, Otto da bunlardan birisidir. Hala çocukların iyileşmesi ile ilgilenirken ise hayatının aşkı ile tanışmıştır, Brittany. 2000 yılında ise, bebekleri buluşunun üzerinden geçen beş yılda yaptıklarının işe yaradığını gördüğünde onları güvenebileceği tek kişi olan Brittany'e teslim etmiştir.Kadın buna asla itiraz etmeden bu iki bebeği kendi çocuğu gibi sahiplenmiş ve sevmiştir. Onlara John ve Jane ismini de gerçek anneleri gibi vermiştir. Otto ise her zaman bir aile dostu olarak onların yanındadır ama daha çok bir baba figürü konumundadır. Her şey belli bir zamana kadar yolunda gitse de üçüncü bir taraf yüzünden Jane zamanla tavırlarını değiştirmeye başlamıştır. Bu üçüncü kişiliğin manipülasyonları sonucu Jane Otto'ya ve Brittany'e karşı tepki duymaya başlarken daha muhafazakar bir kişilik çizmeye başlamış, kiliseye daha çok gider olmuştur.Bunun en etkili sebebi Jane’in ortaokulun bitim yıllarında kendisine bir müzik öğretmenini örnek olarak seçmesidir. Kadının dindar biri olması ve yaptıkları küçük sohbetler sayesinde bunu Jane’e aşılamaya başlamasıyla kızın sorgulama yetisi daha da körelmiştir.Öğretmenin yönlendirmesiyle katıldığı kilise korosu nedeniyle kilisede daha çok vakit geçirir olmuş, oradaki insanlarla daha da yakınlaşma fırsatı yakalamıştır Jane. Bu sıralar en çok ziyaret ettiği isim ise Henry Jones’dan başkası değildir. Bir sorusu olduğunda ona sorar, kafasına bir şey takıldığında onunla konuşur. Bu süreç ikisinin yakınlaşmasına ve kızın düşüncelerini açma konusunda adama karşı daha rahat hissetmesine neden olur. Henry’nin Jane’i daha kolay manipüle etmeye başlaması ve külte yönlendirmesi de bu şekilde gerçekleşir.Bu sırada ergenliğe giren Jane’de anlam veremediği bir açlık baş göstermiş, hormonlarının artışı sürekli et yeme ihtiyacı hissetmesine neden olmuştur.Bu ani değişimin sebebini anlayamaz John. Bilmediği şey, kardeşinin "onlar" gibi olan insanlar bulmuş olmasıdır. İkisi de bununla doğdukları için küçük yaşlarından itibaren kan ve ete olan ihtiyaçlarının farkındadır ama diğer insanların onlar gibi olmadığını da görebiliyordu, bu yüzden bunu gizliyordur. Orta okulun son yıllarında, bir gün kardeşini gizlice takip ederek kiliseye gittiğinde anlamıştır bu dindar insanların asıl amacını ama Jane'in orada olması olabilecek en kötü senaryodur. Aradan kısa bir zaman geçtikten sonra ise lisede de karşısında bulacağı biriyle tanışmıştır o kilisede, Jerome.Jerome kiliseye kendini düzeltmek için geldiğini söylüyordur ve anlaşılan odur ki Jane Jerome'a göre daha ileri bir noktadadır. Onun etini isteyebilecek insanlarla aynı ortamda olduğunu bilse bir daha buraya gelir miydi? John'un kiliseye gizlice gelip gitmeleri devam ederken liseye başlamışlardır ve John kilisede tanıştığı bu çocuğa aşık olmaya başlamıştır. Buna rağmen işler çok da John'un tahmin ettiği gibi değildir, Jerome'un da ondan hoşlanmaya başladığını düşünürken onun tarafından zorbalık görmesi tuhaftır. Bir erkeği sevdiğini söylemek ile kendisinin sorunu yoktur ama belki de onun vardır. Bu dönemde ise Jane ile konuşmuş, uzun zamandır onu kiliseye giderken takip ettiğini itiraf ederek onlara katılmak istediğini söylemiştir. O karanlık tünele girmezse onun elini tutamayacağını düşünmektedir.Jerome ile olan ilişkisi daha farklı bir boyut aldığında ve artık onunla aşkı hakkında konuşabileceğini düşündüğü zaman ise, birden kaybolmuştur. Sanki hiç var olmamış gibi arkasında hiçbir iz bırakmadan yok olmuştur. Otto, bunun kültün lideri olan Henry tarafından yapıldığını bilse bile John'a bu konuda hiçbir şey söylememiştir. Çünkü sadece kayıp olduğunu bilmesi bile onu fazlasıyla etkilemişken çoktan öldüğü gerçeği çocuk için sarsıcı olabilir. Onu kayıp olarak bilmesi en iyisi olduğunu düşünmüştür böylelikle. John ise bu bilinmezlik ve beraberinde gelen birçok olumsuz hisle büyük bir savaş verirken kendini tamamen Jane'i korumaya odaklamıştır. Aşık olduğu kişi aniden ortadan kaybolmuştur ve sıradaki sıradakinin kardeşi olmasına izin veremeyeceğini düşünmektedir.John Jane'e göre din konusunda hep daha şüpheci olmuştur. Jane gibi tam bir teslimiyet ile bir Tanrı'ya bağlanamıyordur, bu yüzden o Tanrı'nın istediklerini yerine getirmekte de zorlanıyordur. Ama bunun iyi tarafı Jane gözlerini kapatıp ellerini birleştirerek dua ederken o, bu saflıktan faydalanmak isteyenleri rahatça görebilmesidir. Ona doğrudan gördüklerini söylerse kendisine güvenmeyeceğini düşünmektedir, kendi yöntemleri ile onu korumalı ve o kiliseden uzaklaştırmalıdır. Farklı şeylere odaklanırsa kültten uzaklaşacağını düşünmüştür, ikisinin de komplo teorilerine duyduğu ilgiyi kullanarak sosyal medyada bu konuda bir şeyler yapmak istediğini söylemiştir kardeşine. Çok geçmeden internette John & Jane Doe olarak tanınmaya başlarlar.John her ne kadar kardeşini kurtarmak için külte dahil olsa da zamanla kendisi de kültün ağına yakalamaya başlamıştır. Jane de John'un göstermek istediği resmi görmeye başlamıştır ama artık bazı şeyler için çok geçtir. John bu süreçte hala isyankar tavrını korurken kardeşinin önünde kalkan olmaya çalışmaktadır. Jerome'dan sonra ister istemez daha tedirgin olmuştur çünkü. Açık açık yardım da isteyecek durumda değildir, insanları yediğini yardım istediği insanlara nasıl açıklayabilirdi ki? Ayrıca, sıradaki kurbanın onlar olup olmayacağını da bilemezdi.İkizler zaten büyük bir çıkmaza sıkışmışken kopan ikinci zincir Brittany'nin Henry'nin davasını almasıdır. Otto her ne kadar bunu yapmaması için onu ikna etmeye çalışsa da başarılı olamamıştır ve kadın davayı almıştır. Ona bu kadar karşı çıkma sebebiyse o davayı almadan önce kendisinin şüphelenip Henry'i araştırmaya başlamış olması ve kült lideri olduğunu doğrulamış olmasıdır. John bu konularda tam bir güvenle Otto'nun yanında yer alırken Jane onun kadar güvenemiyordur ona. Ama güveneceği günler uzak değildir. Ve ikinci zincirin kopması, Brittany'nin cesedinin ikizler tarafından evinde bulunması olmuştur.İkizler Otto'nun yanına taşındıklarında kültten önemli ölçüde uzaklaşmış olsa da Henry çocuklarını bırakmaya hevesli değildir. Onların doğasını zaten biliyordur, bunu kullanmaktan da çekinmiyordur. Onları yanında kullanmak için kullandığı tuzaklardan birisi Aimeé isimli genç bir kız olmuştur. Uzun zamandır beslenmediklerini biliyordur ve onları Aimeé ile aynı ortamda bulundurduğunda kızın ölümünü sağlamıştır da. Artık, kültten uzaklaşmaya çalıştıklarında onlara karşı kullanılacak birçok koz elde etmiştir Henry.Otto'nun denetimli serbestliğine sebep olacak olaylar tüm bu tehditleri görmezden gelmelerini sağlayacak en önemli şeydir. John ve Jane için artık yaşamak ya da ölmek Henry öldüğü sürece çok da önemli değildir, o gece tesise girerken tek düşündükleri bu olmuştur. Ama beraberinde tesise girenler sayesinde hiç sevmediği vedalaşma konuşmalarından yapmalarına gerek kalmadan annelerinin intikamını alabilmişlerdir. Şimdi ise, kardeşler Otto ile beraber Epiphany'de tüm kayıplarına rağmen normal bir hayat yaşamaya çalışıyor.

Doğum tarihi: 11.08.1963
Durumu: Hayatta
Uyruğu: Almanya
Mesleği: Ultear Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde nörofizik profesörü, eski deney tesisi çalışanı, Schneider Prosthetics'in kurucusu.
Grubu: Bilgeler
Bazı insanlar ne yaparlarsa yapsınlar kaderlerinden kaçamaz. Ne kadar uzağa giderlerse gitsinler, ne kadar ulaşılmaz olurlarsa olsunlar, onlar yaşadıkları tuhaf ve kötü anları yeniden deneyimlemeye mahkumdur. Öyle midir? Bu aslında, Almanya'nın bir Yahudi mahallesinde hayatta kalmaya çalışan, irice kahverengi gözleri insana hep merakla bakan esmer bir çocuk için doğru değildir. Kendisi gibi Yahudi olan Einstein'ı düşünür çoğu zaman. "O hayatı boyunca gerizekalı sanılmadıysa, ben de bu hayata mahkum değilim." Sokaklar Neo-Nazizmin benimsenmesi ile ölüm saçarken, kendisini kurtaracak tek şeyin okulu olduğunu düşünür. Zekidir, ciddi bir kavrama gücü vardır. Ailesi bu sebeple onunla hep gurur duyar.Ancak 1930-40 arasında Adolf Hitler'in yapamadığı işi Berlin duvarı yıkıldığında bitirmeye çalışan bir kitleye karşı, şimdi olunandan daha saldırgan davranılması gerektiğini düşünüyordur. Çünkü onlar da saldırganlaşmıştır. Büyüyüp yetişkin bir adam olduğunda, ırkçılık karşıtı bazı Alman ve Türk çetelerine yardım ederek mahallesini korumaya çalışır. Neredeyse yeni doktordur o yaşlarda. İşini kaybedeceğini biliyordur ancak bir şeyler yapması gerektiğine olan inancı onu durdurmaz.Tabii, bir yere kadar. Ve iş o seyre vardığında o da hayatını kökten değiştirecektir zaten.Kendini ari ırktan adleden bir grup soluk benizli beyaz adam, ellerinde silahlar ve attıkları sloganlarla mahallelerine girdiğinde, kız kardeşi ile dışarıdadır. İkisi de artık o sefil mahallede yaşamamaktadır lakin rutinlerini değiştirmekte zorlanan ailelerini buranın dışında yaşamaya ikna edemediklerinden, Otto kız kardeşini almıştır yanına, ancak sık sık ailelerini ziyaret etmekte ve yatıya kalmaktadırlar. O da öyle bir gündür, birkaç gün orada yatıya kalmak için on altı yaşındaki kız ve artık yirmi sekizindeki kendisi, mahalleye gittiklerinde eli silahlı, damalı haç işli kot ceketler giyen serseriler görmek istedikleri bir şey değildir. Hiç de olmamıştır zaten. Ancak çetelerle işlerinden ötürü içlerinden biri Otto'yu tanır ve silahının namlusunu ona yöneltir. Bunu gören kız kardeşi gelen kurşunun üzerine atladığında, Otto durdurmaya çalışsa da her şey birkaç saniye içinde gelişir ve kendine geldiğinde, kız kardeşini göğsünden vurulmuş, kanlar içinde bulur.Bir süre yalnızca evinde yasını tutarken ve haddinden fazla miktarda alkol alırken, işini ve devam eden yüksek lisans eğitimini savsaklamaya başlar. Bu altı ay sürer. Altı ay boyunca inzivaya çekilen ve düşünmekten başka hiçbir şey yapamayan, her gece kız kardeşinin fotoğrafını göğsünde tutup sarılmadan uyuyamayan genç adam için, eğitiminin uzuyor olması çok da mühim değildir. Ancak altı ay sonra eskisinden bile güçlü devam eder. Bu da kıymetli kız kardeşi içindir. Bazı zamanlar hala onun artık boş olan, genç kız takımlarıyla süslü odasına girip ağlar durur. Ancak yaşasa kız kardeşinin istiyor olduğu şeyi yapar. Başarılı olur.O kadar başarılı olur ki adını bile bilmediği bir şehir devleti, onu bir şekilde bulur ve kendi saflarına çekmek ister. Kanı ve vahşeti kendi hanesinde yaşayan Otto için hayat artık doğal seyrine gelmiştir artık ve hiçbir şeyi ateşli bir şekilde savunmuyordur. Kendi ırkının insanlarına yardım ediyor olsa da, ailesini de alıp İsrail'e gitmeyi düşünmektedir. Bunun için engel teşkil eden hiçbir şey yoktur. Hayatlarının tehlike altında olduğunu ve kız kardeşinin ölümünü bilen hükümetin gerekeni yapacağını düşünüyordur.O mail'e kadar.Otto aslında bunun sıradan bir tatil olmadığını bir şekilde sezmiştir ancak sadece merak duyuyordur. Şimdiye kadar hiçbir şekilde adını duymadığı bir adanın varlığı bir yandan onu telaşlandırırken, diğer yandan da yapması oldukça absürd bir şeyi düşündürüyordur ona. İnternette ada hakkında az buçuk bilgi bulmuştur. Görsellerden sevimli ve balta girmemiş ormanlarla dolu gibi görünüyordur. Burası hakkında takıntılı gibi sık sık düşünür. Ve en sonunda ailesini de alıp gitmeye karar verir. Ancak öyle garip bir gidiştir ki bu, Otto sanki temelli gidecek gibi, yanına gerekenden fazla şey bile almıştır.Kendi kompartımanında sohbet ettiği yolcuların tamamı uçak kazasında ölür. Annesi, babası ve kendisi ise bilinci tamamen açık ve yaralı şekilde kurtulurlar. Deney tesisinde gördükleri uzun süreli tedavi sonrası katıldıkları deneyler, sanki okumayı çok sevdiği bilim kurgu kitaplarından fırlamış gibidir. Çocukluğundan beri yakın geleceğe bir zaman yolculuğu yapsa ne denli hayret verici şeyler göreceğini düşünüp duran biraz geek ruhlu adamın bunun için bir zaman yolculuğu yapmasına gerek yoktur. Üstelik tahminleri de doğrudur. Tüm bunlar son zamanlarda okuduğu ütopya-distopya tarzı eserlerden ötürü gördüğü rüyalarmış gibi gelse de, belki kendini defalarca kez çimdikledikten sonra varmıştır rüyada değil de hayatın gerçek akışında olduğuna. Fazla asi kişiliğiyle bile sırf meraktan diğer deneklerin canları acıyınca yaptığı o feryatları atmaz, itiraz etmez, sadece bekler.Ancak altı ay sonra ellili yaşlarındaki anne-babasıyla dışarı çıktığında, Ultear'da dış dünyanın öyle çok da düşlediği gibi olmadığından emin olur. İlk şokunu uçak kazasının ada şehir devleti için artık neredeyse geleneksel bir şey olduğunu anlamasıyla yaşar. Kafasında dolanan şey evrim teorisidir ki bu uçak kazası olayı da evrim teorisindeki "güçlü olanın hayatta kalma kuralı" ile benzer şekilde işlemektedir. İşin tuhafı, kendisi olaya daha duygusal yaklaşırken, "Dünyanın başka yerinde yaşasak orada da işler böyle işlemeyecek miydi?" diye düşünerek hükümeti destekleyen insanları da görür.Denek olarak tesiste kaldığı süre boyunca cesurlar mıntıkasından tanıdığı ve samimi olduğu genç bir siyaset bilimci olan Gordon Smith isyanı başlattığında, o da Gordon'a katılır. Ancak her şey Gordon'ın zorla arenalara alınması ile olumsuz yönde değişmeye başlar. O sırada, oldukça erken yaşlarda profesörlük ünvanını alır. Diğerleri direnişlerine oldukça aktif devam ederken, kendince zulüm denilen şeyi durdurmanın yolunun bilimden geçtiğinin farkına varır. Bilim insanlara yanlış şeyler yaptırıyorsa, bu da yine ancak bilimle durdurulacaktır. Hiç şüphe uyandırmayan biri olmanın daha çok işe yarayacağını düşünmektedir.Tesiste yıllarını geçirirken onu odasında kendi işi gücü yokmuş gibi izleyen bir çocuğun farkına varır. Yedi sekiz yaşlarında, zekasından ötürü genellikle tuhaf davranışlar sergileyen bu çocuk ileride Bay Arena olacak Aylmer Victor Fawer'dan başkası değildir. Ancak o yaşlarda, ileride neden olacağı vahşetten habersiz gayet sevimli görünen bu çocuk onu korkutmaktadır. Neden kendisiydi izlediği kişi? Buna yanıt verememektedir kendince, belki de yaptığım çalışmalar ilgisini çekiyordur diye düşünmüştür zaman zaman, ancak buna ve samimi mizacına rağmen çocuğu alıp ona bir şeyler anlatmaya çalışmamıştır.İlk yılı böylesine dolu geçerken Aralık ayına doğru, yaşamaya alışmaya uğraştığı bu "yeni cesur dünya" adanın o yıllardaki yerleşim yeri olan Pandora Hill'de, deneye giren vatandaşların saldırganlaşmaya başlaması ile sarsılır. Ve tesise çok fazla, deneylerden etkilenen insan gelmeye başlar. Öyle ki çoğuna müdahele edilemez. Bu süreç içerisinde, muhalefetten, sağlıklı olan ve mutasyona uğramayan kişiler yine seslerini yükseltmekte, ve özetle insan hayatının bu kadar ucuz ve harcanabilir olmamasını savunmaktadır. Otto da onlara katılır ancak, bu tamamen içinden bir destekleyiştir. Ancak sloganlar atmasa da başka planları vardır.Tesis, çalışanları için her an canlarını kaybedebilecekleri ölçüde tehlikeli bir yer haline gelir. Diğer yandan halkın uyumsuzlar dediği bir kitle de seslerini duyurmaktadır. Üstelik kimliklerini gizlemelerine rağmen... Daha fazla karışıklığa sebep olduklarında ise, iktidar ortakları gizli bir karar ile Solitude'un en ücra köşesine bir çukur açmaya karar verirler. Bu çukur kendisine kilometrelerce ötede yaklaşan bir araca müdahele ederek onu elektromanyetizma ile durdurup, yaklaşmaya çalışan kişiyi öldürebilecek kadar güçlü bir savunma sistemine sahiptir. Ve artık karantina bölgesi olan Pandora Hill'deki denekler bu çukurun içine sevk edilir. Projenin mimari düzenini yapan kişiler ve imzalayanlar kendilerine NYX ismini takarken, Void'a ayrılan alan ve koridorlar Nyx işareti şeklinde düzenlenir. The Void esasen uyumsuzların idam edilmesi için yapılmıştır. İdam kapağın açılması, infazı yapılacak kişinin sürgü kapağın bir ucundan deneklerin önüne atılması ile gerçekleşir.Yüksek elektromanyetizma salınımı nedeniyle The Void'un etrafındaki ağaçlar ölür ve oraya giden yol ise kuş ölüleri ile doludur. Toprağı kuma dönüşüp alacalı bir renk almıştır ve yer yer kafatasları bile görünen tuhaf bir yer haline gelmiştir. Birkaç bilim insanı, özellikle hükümete bağlılıklarını kanıtlayan kişiler, The Void içerisinde çalışmaya başlar, ve içlerinden biri de, Otto'nun ta kendisidir.Nefret ettiği, korktuğu ve dışında ne olduğunu bile tam olarak bilmediği bu yerden her uzaklaşmasını gizlice, yanına bir deneği saklayıp alarak yapmakta ve bunun için sık sık sürgülü tıbbi atık kutularını kullanmaktadır. Koca atık kutularında denekleri kimi zaman tesisten, kimi zaman The Void'dan alır. The Void tehlikeli bir bölge oluşundan çalışanların sağlık masraflarının karşılanması için Ultear hükümeti çok yüksek miktarlarda paralar ödemiştir. Ancak Otto bu paraları biriktirerek, ve kendi birikimini de kullanarak bir protez üretim merkezi açar. Ve ilk protezlerini de denekler üzerinde deneyecektir. Onların kemiklerindeki orantısız uzama ve genişlemeleri bu şekilde durdurup insanlıklarına kavuşarak insan gibi hareket etmelerini sağlamaya çalışır. Projenin bir diğer aşaması ise beyine yerleştirilen bir çip ile hem kişinin insani duygularını korumak, hem de deneyler sonrası öğrenme kapasitesini geri getirmek ve protezlerle çipi birbiriyle aktive olabilen bir hale getirerek tedavi edilen deneklerin istemli şekilde hareket edebilmesini sağlamaktır. İlk başlarda, Henry'i tedavi eder. Kolunu ona yedirmiş olmak gibi zorluklarla karşılaşsa da, onu görünürde sağlığına kavuşturmayı başarır. Ve ilk başarısı ona güç verir. Sanki yeni aklına gelmişçesine, hiç yapmamış gibi, konuyu tesise açtığında ve denekleri iyileştirmenin mümkün olduğunu söylediğinde ise bilim kurulu tarafından dinlenmez ve istifa eder.Bir gün tesiste bir kadının doğuma yaklaşan altı aylık çocukları, kadının kanından beslenerek karnından dışarı çıkmaya çalıştığında tesisteki bilim insanları deneylerin bebekleri bile etkiliyor oluşunun farkına varır. Bu farkındalık oldukça acı bir şekilde gelir ve bu kadın da dahil öyle çok insan ölür ki, bir süre sonra hükümet halkta bir cinnet anı yaratmamak adına ölümleri gizlemeye ya da rakamları haberlerde az göstermeye çalışır. Bu kadın, yani Adriel ve ikiz bebekleri de bu kurbanlardan sadece birkaçıdır.Pek çok insanı hükümetten gizli bir şekilde sağlığına kavuşturmak isteyen Otto, bunu iki bebeğe yaparsa sonuçlarının ne olacağını uzun bir süre düşünür. Bu sırada Pandora Hill'deki tüm evler boşaltılmıştır ve neredeyse tüm vatandaşlar ormandaki konteyner evlerde kalmaktadır. O korku ortamında ise Otto, anne babası dışında hayatı boyunca en çok güveneceği kişiyi ve ilk aşkını, Brittany Dockers'ı bulmuştur. Başlangıçta konteyner evlerin dışında buluşup sık sık sohbet eden ikili bir süre sonra flört etmeye başlar. Oldukça şüpheci bir kişiliğe sahip olan Otto, o denekleri kaçırdığını ve üzerlerinde onları iyileştirmek üzere deneyler yaptığını bile anlatır genç kadına. Brittany eğer onu ifşa etmiş olsa belki ölüme gidecek olmasına rağmen, üstelik. Ancak, Brittany buna aldırmaz. Hatta o bebeği belki bir gün evlat edinebileceklerini bile söyler durur.Ancak o an 2000 yılına dek hiç gelmez. Yapay bir anne rahmi ortamı oluşturularak kriyojenik tüplerde duran bebekler, doğum anına hiç yaklaşamamıştır, eğer tüpten dışarı çıkarılırlarsa birkaç saniye içinde ölecek durumdalardır. Yine de beş yıl boyunca uğraşıp didinir, doğa olanın yerini hiçbir şeyin tutmayacağını bilerek. Ve 2000 yılı geldiğinde, iki sağlıklı çocuk, pembe beyaz ciltleri ve tüm güzellikleriyle kriyojenik tüpten alınır. Başlarına ise yine o çipler yerleştirilir. Otto, ilk birkaç gün bebekleri kendi konteyner evinde tutarak beslerken, bir gün çocukları Brittany'e gösterir, ve Brittany onlara anne olmayı kabul eder.Hayalleri başından beri evlenmektir ancak Otto'nun Yahudi, Brittany'nin Hristiyan ailesi, bu farklı dinlere mensup iki kişinin evliliğini reddeder. Bu yüzden, çocukların büyüyüp onların onaylarını almayı beklerler. Ancak, John büyüdükçe Otto ile ne kadar iyi anlaşıyorsa, ondan çok daha dindar olan ve Otto'nun yaptıklarının Tanrı'ya ortak koşmak olduğunu düşünen Jane ona o kadar zıt gider. Genç kız bununla yetinmeyip bir külte katılır ve orada hakikati bulmaya çalışır. Kültün lideri olan Henry için bu bir nimettir çünkü Otto'nun kendisi ile ilgilendiği dönemde yıllarca bilmediği bir kadının çocuklarıyla oynadığını, ilgilendiğini görüp durmuştur. Ancak bu evlat sevgisi değil yalnızca kendisinin olanı sahiplenme duygusudur ve hastalıklıdır.Jane kültün içindeyken, John'un hoşlandığı bir çocuk olan ve külte mensup olduğunu bildiği Jerome kaybolur. Ormanda son izini yere mavi kurdeleli bir anahtar düşürerek bırakır ve bu anahtarı John yanından hiç ayırmamaya başlar. Diğer yandan, kardeşinin canı için de endişelidir ve izlemek için o da külte girer. Henry ise bunun başından beri böyle olacağını hep biliyordur.Bir süre sonra, kültle ilgili söylentiler ortada gezmeye başlar ve Otto Jane'e bu durumun sağlıklı olmadığını kabul ettirmeye çalışır ancak Jane dinlemez. Bu sırada artık ellilerinde olan adam, eğer söylenenler doğru ise, bir şeylerin kendisi yüzünden gerçekleştiğini düşünmeye başlar. Çünkü söylenenler doğru ise, aslında o denekleri tam olarak iyileştirememiştir. Evet, hiçbir zaman Einstein gibi birileri ona mental retarde muamelesi yapmamıştır. Ancak onun gibi, iyi bir şeye sebebiyet vereceğini sandığı bir buluşu kötü emellere alet edilmiştir. Bu dönemde intihara meyilli bir ruh haline kapılması, Brittany'nin ona her zamankinden daha çok yardımcı olmasına yol açar.Devletle bağlantılı çalışan bir dedektif olarak Brittany, hem çocuklarını kültün elinden kurtarmak, hem de sevdiği adama destek olabilmek ve vicdan yükünü azaltmak için davayı alır ve ne bulduysa sonuçlar onu tek bir kişiye götürür: Henry Jones. Kültün kurucusu da lideri de zamanında Otto'nun iyileştirdiği ve ada insanlarından dindar olanların epey güvenilir biri olarak tanıdığı bu adamdan başkası değildir. Bir gün Otto evinden Roku Hotel'e taşındığında ona yardıma gider ve her şeyi bulmaya çok yaklaştıklarını söyler. Ancak evine gittiğinde Henry tarafından öldürülür. Brittany'nin ölümünün etkisinden çıkamayan Otto, çocukların da bir anda ada halkı ve özellikle Adli Tıp Uzmanı Mario Aguillard tarafından şüpheli bulunmasıyla daha da sarsılır.Tarih tekerrür ederken kaybetmeye mahkumdur.Bu sırada Henry bir adım daha atarak şüpheleri kendi üzerinden çekmek için polislere Otto'dan bahseder ve profesör, Ultear Polis Departmanı tarafından incelemeye alınır. Henry, çocukların konuşmasını engellemek için onlara beslenebilecekleri bir genç kız dahi getirmiş, ve kızı gömerken görüntülerini çekerek şantaj yapmakta, Otto'nun aleyhine ifade vermelerini sağlamaya çalışmaktadır. Ancak bu da birkaç hacker'ın çabası ile engellenir. Kendi yedeklediği diğer alanlardan videoyu atacağı an ise zaman aleyhine işler ve Otto'nun itirafı ile incelenmek için tesise götürülür.Yeni hükümet, eski hükümet zamanında alınan bir önlemi ihlali için Otto'ya müebbet hapis cezası vermez ancak ona çok benzer bir şey yaparak, onu göz hapsine alır. Otto'nun Ultear Üniversitesi ile ilişiği kesilir. Boynuna bir konum verici yani çip takılır. O sırada Henry kapana ne denli sıkıştığının farkına varır. İçeride olan tek kişi kendisi değildir ve kültten başkaları da vardır ve onlarla isyan başlatır. The Void'un yönetildiği odaya girmeyi başararak kapakları açmak üzere kumandada bir düğmeye basmak ve John'u orada öldürmek üzeredir. Ancak bu isyan sırasında beş bilge ve bir dürüst saldırısı ile öldürülür.

Doğum Tarihi: 27.02.1996
Ölüm Tarihi: 21.03.2022
Uyruğu: Japon
Mesleği: UPD'ye bağlı olarak çalışan dedektif
Grubu: Dürüst
Hayata başlarken insanları dörde ayırmak mümkündü. İyi bir şansla doğup hayatını iyi bir şansla devam ettirenler, kötü bir şansla doğup hayatını kötü bir şansla devam ettirenler, iyi bir şansla doğup hayatını kötü bir şansla devam ettirenler ve kötü bir şansla doğup hayatını kötü bir şansla devam ettirenler. Arata'yı üçüncü gruba koymak mümkündü. Şanslı başladığı söylenebilirdi ancak iyi bir başlangıç iyi bir son demek değildi. Gerçi şansı da tam olarak iyi sayılmazdı.Kawasaki ailesi güçlü, saygın ve zengin bir aileydi, bu Arata'yı şanslı yapardı. Ancak şanssız yapan kısım madalyonun ters tarafıydı. Kawasaki ailesi bunlara sahipti çünkü bunlara sahip olmalarını sağlayan üç unsur vardı: başarı, hırs ve azim. Arata'nın şanssızlığı da tam olarak bu noktada başlıyordu, bu üç unsurun oluşturduğu üçgen epey dardı ve hayatta kalmak zordu. Her şey çok netti, kurallara uyarsan hayatta kalırsın ama uymazsan kalamazsın. Bu yüzden Arata belli bir yaşa kadar isyan bayrağını çekememişti. En nihayetinde çocuktu ve korkuyordu. Zekiydi, 9-10 yaş civarlarında bu kendisini iyiden iyiye belli etmeye başlamıştı. Çevresindeki çocukların hemen hepsinden daha zekiydi ve daha o yaşlarda ilgisini çeken dedektifler içeren cinayet çizgi romanlarından, dizilerden ilgi alanı da belliydi. Hep onlardan biri olmak istemişti.Ama Arata kendisine biçilen bu rolü hiçbir zaman sevmemişti ve istememişti. Ruhu neşeye ve eğlenceye açtı. Ailesinin sıkıcı kurallarına uymak ve dediklerini yapmaktan çok uzaktı istediği şeyler ancak o üçgenden kaçmayı deneyenlere de olanları biliyordu. Bu yüzden sessizdi. Liseye kadar böyle ilerlemişti, Kenichi Juuzou ismi hayatında filizlenene kadar hiçbir şey değişmemişti.İlk tanışmaları lise hayatında ilk kez tamamen şanssızlıklar silsilesi sonucunda okul sonrası için aldığı cezada olmuştu. Sınıfta yalnızca ikisi vardı, Arata hiperaktif biriydi ve sınıfı paylaştığı kişi pek de konuşmaya istekli değil gibiydi. Yine de buna rağmen cezaları bitene kadar monologu devam etmiş, o kadar zamandan elde ettiği tek kazanç da çocuğun ismi olmuştu. Çok fazla ortak ortamları yoktu ancak o günden sonra da daha çok görür olmuştu Kenichi'yi. Ya da onu görmek için yaptığı algıda seçiciliği öyle sanıyordu, emin değildi. Arkadaş diyebilecekleri kıvama geldiğindeyse hayatına yeni bir kavram da girmişti, LGBT. O güne kadar hiç duymamıştı.Hiç duymamış olsa da öğrenmesi çok sürmemişti. Japonya gibi bir toplumda böyle şeylerden yüksek sesle bahsedemiyordu bile ancak bunda yanlış bir şey de görememişti. Söz konusu sevgiydi sonuçta, kötü bir şey değildi. Bu kavramlarla tanıştıktan bir süre sonra da Kenichi'ye karşı diğerlerinden farklı olduğundan şüphelendiği duygularını koyabileceği bir yer bulabilmişti. Bunu ona söylemeyecek olsa da hoşlandığını kabullenmişti.Mezun olduktan sonra dedektiflik hayali için adımlar atmaya başlamıştı, aynı zamanda da Kenichi ile aynı eve çıkmıştı. Lisedeki en yakın arkadaşıyla aynı eve çıkması normaldi ne de olsa. Arkadaşı olarak görmeye kendini zorladığı Kenichi... Kendisi hayali için sağlam adımlarla ilerlerken aynısını Kenichi de yapıyordu. Dublörlük hayali değildi ama en azından ona uygun bir şey olduğu için mutluydu. Kenichi hızla alanında isim yaparken bundan o kadar sa mutlu değildi, bunun sonunda Japonya'dan çıkması gerekeceğini biliyordu. Ama olur da Kenichi ona kendisiyle gelmesini teklif ederse her şeyi bırakıp ailesini de karşısına alarak gidecekti. O gece yaşanmamış olsaydı belki bunu yapmış olurdu da.Teraslarında geçirdikleri huzurlu bir gecenin ardından Kenichi'den önce aşk itirafı, ardından da onu çok sevdiği ve bırakmak istemediği için kendisiyle gelmesi için teklif almıştı. O anda o kadar heyecanlanmıştı ki onu nasıl kabul edebileceğini bile bilememişti. Uzun zamandır içine yerleşmiş olan bu duygunun karşılıklı olduğunu asla tahmin edemezdi. Gülüp onu kabul ettiğini belli edercesine öpmüştü onu ve hayatının son saniyeleri de bu şekilde sona ermişti. Çok geçmeden sevgilisi de peşinden bunu yapmıştı zaten, onu hiç yalnız bırakmamıştı ve o anda da bırakmayacaktı.Nina Arata'yı öldürdükten sonra elbette ki yerine geçecek robotu Ultear'da Bayan Arena tarafından çoktan hazır edilmişti. Orjinali ile hiçbir farkı yoktu, kusursuzdu. Hatta daha iyi olduğu bile söylenebilirdi, sonuçta ondan daha güçlüydü. İnsanlar üzerindeki kan bükebilme gücü çok yüksekti ve insanları kontrol edebiliyor oluşu yeterince korkunçtu. Hayatı kontrol edilmiş Arata, şimdi insanların hayatını kontrol edecekti. Ölen Arata'nın istediği dedektiflik hayali de burada gerçek olacaktı, böylece istihbarat konusunda sağlam bir kaynak olacaktı. Öyle de olmuştu. Aynı zamanda adaya gelecek insanları da bulmaya Kenichi ile beraber devam etmişti.Adada istihbarat konusunda olan birçok şüpheli şeyin yanında gerçekleşen birçok "intiharın" da sorumlusuydu aslında, Khalid gibi. Ancak arkasında en iz bırakmayan kişiydi, bu yüzden UPD genellikle Arata'nın parmağı olan işleri faili meçhul davalar olarak kapatmak zorunda kalıyordu. İlk yapılan üç robot içinde belki de en tehlikelisi Arata idi.Ancak bu güç, ilk hayatından kalan laneti kaldırmak için yeterli olmamıştı. İşler birebir dövüşe kadar ilerlemişti ve birçok insana ciddi hasarlar verse de o gün ölümü kendinden uzaklaştıramamıştı. Birçok insanı intihara sürüklemiş, adaya ihtiyacı olacak birçok insanı bulup davet gönderilecekler olarak seçmiş olan Arata Kawasaki bir kez daha sevgilisinin hiçbir şey yapmasına fırsat kalmadan ölmüştü. Çünkü Arata peşinden koşulan, Kenichi peşinden koşan taraf olmalıydı hep. Çünkü mutlu son onlar için hiçbir zaman var olmamıştı, olamazdı.

Doğum Tarihi: 01.07.1995
Ölüm Tarihi: 21.03.2022
Uyruğu: Japon
Mesleği: Dublör
Grubu: Cesur
1995 yılının, kavurucu sıcağı altındaki ilk gününde doğmuştu Kenichi. Doğdukları mevsimin insan üzerinde etkisi olduğunu söyler kimileri. Eğer böyle bir şey varsa bile Kenichi bu konuda tamamen istisnaydı. O güneş minik bedenine hiç ulaşmamış gibiydi. Ulaşması gereken çok farklı ve sanki sadece ona izin verecek gibi.Hayatı boyunca hiçbir zaman sosyal birisi olmamıştı Kenichi. Çocukluğunda ya da gençliğinde hiçbir zaman iyi arkadaşlık ilişkileri olmamıştı. Ailesinin beklentileri ve isminin anlamı aksine Kenichi mucize getiren biri olmamıştı hiçbir konuda. İlkokul çağlarından itibaren sık sık kavgalara karışan bir çocuk olsa da ya da kendinden beklenen hiçbir şeyi karışılayamasa da onu koşulsuz şartsız sevecek bir aileye sahipti. Çünkü Hanae Juuzou'nun yaptığı düşükten sonra doğmuş olması ona her şeyleriyle kendilerini adamaları için yeterli olmuştu.Ancak mutlu şeyler çabuk sona ererdi, bu da öyle olmuştu. Kenichi'nin babası Rin denizciydi ve gemisinin batışı, adamın ölüşü bu mutlu yılları tersine çeviren dönüm noktası olmuştu. Hanae ve Rin birbirine aşıktı ve Rin'in ölümü Hanae'nin hayattan her şeyini çekmesine sebep olmuştu. Kadın kısa sürede alkoliğe dönüşmüş, uyuşturucu da kullanmaya başlamış ve birkaç kez intihar girişiminde de bulunmuştu ancak hiçbiri başarılı olmamıştı.Bu süre zarfında aradan yıllar geçmiş, liseye başlamıştı. Değişen pek bir şey yoktu, hala akademik anlamda yol katetmiş sayılmazdı. Bunun için de çabalamıyordu zaten. Babasının ölümünden sonra dağılan annesini bir şekilde hayatta tutmaya çalışmak, aynı zamanda part time işlerde çalışarak bir şekilde para kazanmaya çalışmak 15 yaşındaki bir çocuk için fazlasıyla ağırdı. Eve geldiğinde annesini ölmüş bir şekilde bulmayacağının garantisi hiçbir zaman yoktu. Tüm bunlar zaten şiddete eğilimli kişiliğini lise yıllarında daha fazla ortaya çıkarmıştı. Sürekli disiplin kuruluyla uğraşır, okuldan sonra cezalara kalır olmuştu. Bu ceza günlerinden birinde tanışacağı kişinin hayatına nasıl dokunacağını ise bilmiyordu. Doğduğu gün ona ulaşmayan güneş gri bir Ekim gününde, hapishane işlevi gören bir sınıfta ulaşmıştı.Girdiği kavga yüzünden yüzünün belirli yerleri morarmış ve acı çekerken sınıfa giren enerjik çocuk umrunda değildi. Ama anlaşılan onun için durum aynı değildi, kısa cevaplarla onu geçtirse bile monologundan vazgeçmemişti adının Arata olduğunu öğrendiği çocuk. Hem başlangıcı hem sonu olacak birinin büyüsüne çok da çabuk kapılacaktı.Hayat onları o cezadan sonra da okul ortamında sürekli bir araya getirmeye devam etmişti. Zamanla Kenichi için de durumlar değişmeye başlamıştı, okulda insanlarla selamlaşma zahmetine bile girmeyen Kenichi'yi okula bağlayan bir istisnası vardı: Arata. Okul hiçbir zaman umrunda olmamıştı, zaten başarılı bir öğrenci de değildi. Kendi geleceği hakkında rotası yokken sırf izlediği bir anime yüzünden dedektif olmak isteyen birinin hayallerini dinlerken eğleniyordu ama bu aşamaya gelmek, ondan hayallerini duymak kolay olmamıştı. Aralarındaki iletişimin böyle olması her zaman minnet duyduğu bir şey haline gelmişti. Zamanla, onu yalnızca arkadaşı olarak görmediğini fark etmişti ve bunu kabullenmek istemese de mecbur kalmıştı. Kabul etmek istememişti çünkü inkar etmeye devam ederse dizilerde ve Arata yüzünden izlemeye başladığı animelerde gördüğü platonik aşıklar gibi acı çekmezdi. Ama onu yalnızca uzaktan gördüğünde bile hızlanan kalbi çoktan yenildiğini söylüyordu.Arata gelecekte kendini dedektif olarak bu kadar net bir şekilde görebilirken kendisi de artık bu konuda bir şeyler yapması gerektiğini hissetmeye başlamıştı. Eğer olduğu yerde kalıp Arata ile beraber koşamazsa bir daha hiçbir zaman onun yanında olamaz gibi hissediyordu. Bu yüzden yapabileceği şeyler konusunda ciddi ciddi kafa yormaya başlamıştı ve en sonunda dublörlük en çok aklına yatan seçenek olmuştu. Belki de hayatı boyunca yapmadığı kadar çok çalışarak iyi bir akademide eğitim almış, eğitimini tamamladıktan sonra da önce küçük ajanslarla işe başlamış, çok geçmeden de Japonya'da alanında epey bilinir hale gelmişti. Yurt dışına açılması da çok sürmemişti. Bu süreçte annesi için yapabileceği en mantıklı şeyi yaparak kadının bir rehabilitasyon merkezinde tedavi almasını sağlamıştı. Hem ardına bakmadan ilerleyebilmesi için hem de onun için en iyi şey bu gibi duruyordu.Japonya'dan çıkmadan önce çok vakti yoktu, hem Arata'ya eğer yapabilirse kendisiyle beraber gelmesini hem de onu sevdiğini söylemek için çok vakti yoktu. Mezun olduktan sonra beraber yaşamaya başlamışlardı zaten, bu yüzden de ortam oluşturmak için ayrı bir çaba harcamasına gerek yoktu. Öyle de olmuştu zaten, evin terasında beraber oldukları bir anda yapmıştı itirafını. Bundan olumlu bir karşılık almayı beklemiyordu ancak Arata'nın gülüp onu öpmesi cevap gibiydi.En güzel olacak hatırlanması gereken anlardan biri Kenichi'nin hayatını getirecek kadar travmatik bir ana dönüşmüştü yalnızca birkaç saniye içinde. O gün bir keskin nişancı görevinde olan Nina, Arata'yı başından vurarak öldürdüğünde Kenichi bir süre bunu algılayamamıştı bile. Hayatının en güzel anından en kötü anına geçişi arasında nasıl sadece birkaç saniye olabilirdi? Bir süredir izlendiğinin farkındaydı ancak... Bu beklemediği bir sondu.Bundan sonrası tamamen bilinçsizce gerçekleşmişti. Sanki beyninin en son çözümü buymuşcasına hiçbir tereddütü olmadan yapmıştı bunu. En ufak ses çıkarmadan ağlarken Arata'yı son kez öpüp ayağa kalkmış ve masanın üzerindeki büyük yemek bıçaklarından birini alıp donuk bakışlarla bıçağı süzdükten sonra saniyeler içinde boğazını boynundan başlayarak kesmiş ve kendini öldürmüştü. Bunu kendisi yapmasa da Arata'yı öldüren kişi aynısını onun için de yapacaktı. Sevenler ayrılmamalıydı sonuçta, değil mi?Artık yeni bir Kenichi Juuzou vardı Ultear sınırlarında. Japonya'da ise üstü kapatılamayan bir davaydı. Bunca zamandır zaten orjinallerini izledikleri ve birebir kopyasını yaptıkları için onlar ölür ölmez yerlerine yenilerini koymak zor değildi. Orjinallerinin birebir aynısı olan bu robotlar Bayan Arena'nın ilk eserleriydi ancak başarılı oldukları söylenebilirdi. Adaya davet edilecek kişileri seçmek için keşif yapmak ana görevleriydi ve bu görevde kesinlikle başarılı olmuşlardı. Elbette başarılı oldukları tek şey bu değildi, ilk olsalar bile adaya yıkım getirecek kadar güçlü projelerdi. Kendi benlikleri olmasa da ilk hallerinden farklı değillerdi, bu yüzden kendileri bilmese de bazı şeyler önceki hayatlarından kalmaydı. Arata'nın insanların boynunu kırdırarak öldürüyor olması kendince Kenichi'nin intikamını alma şekliydi mesela. Ya da yine birbirlerine aşık olmaları değişemezdi, önceki hayatlarında olduğu gibi. Ama Kenichi'nin ne kadar üzerine düşülmüş olsa bile bir kusuru vardı, bu gerçek Kenichi'de de olan bir kusurdu. Dublörlük yapması sebebiyle beynine aldığı çok fazla fiziksel hasar vardı, öyle ki bu hasarlar zamanla yazılımdaki ufak hataları bile etkileyerek devasa derecede hatalara sebep veriyordu ve bu Kenichi'nin şiddet eğilimini artırıp öfke kontrolünü azaltıyordu.Ultear'da olan görevi boyunca Arata için her şeyi yapmıştı. İşlerin strateji kısmı Arata'dan iken, fiziksel kısım Kenichi'deydi. Onu korumak için her türlü şeyi yapmıştı ancak bir kez daha Arata'nın ölümünü görmesi başarısız olduğunu gösteriyordu. Oysa ki gücü bile buna yönelik gibiydi. Elektrikten, radyasyondan ve kan bükmeden etkilenmeyen devasa bir bedenin yanında insanları tek seferde öldürebilirdi de bu beden. Onun yerine çok şey yapabilirdi ama yapamamıştı ve bu yüzden bir kez daha onun ardından ölmüştü, zaten öldürülmeyi umarak yapmıştı bundan sonraki her şeyi. Ancak bu kez ikinci şanslarının olup olmayacağı ya da şimdi beraber olup olamayacağı yalnız ilahi güçlere kalmıştı.

Dulcet

Neon ışıkların bin bir renkli değerli taşlar gibi gözlerinizi kamaştırıp sizi etkisi altına aldığı şehir merkezine hoş geldiniz. Eğlencenin ve cazibenin merkezi Dulcet, istediğiniz anda emrinize amade olacak her şeyi içinde barındırıyor. Opera ve tiyatro binaları, Dünya mutfağından çeşitli lezzetleri keşfe çıkacağınız sokaklar, barlar, gece mekanları, sanat galerileri, müzeler, her tür eşyayı satın alabileceğiniz renkli dükkanlar...Aynı zamanda ada şehrin ilk hastanesi olarak da bilinen Ultear Hastanesi de burada bulunuyor.Fakat siz yine de, temkinli olun. Dulcet'in ara sokakları pek çok çeteye ev sahipliği yapabilir. Bu sokaklara işiniz düşerse, cüzdanınıza sahip çıkmanızda ve her an tetikte olmanızda fayda var. Siz iyisi mi, şu başta bahsedilen neon ışıkların altında dans edin, şarkılar söyleyin, ama onların sizi kör etmemesine dikkat edin.

Panacea

Panacea, Ultear'ın en güvenli semtidir. Şehirde rütbeli askerler, politikacılar ve devlet adına çalışan profesörlerin geneli, bu semtte ciddi güvenlik önlemleri ile hayatlarını sürdürmektedirler. Sıra sıra müstakil evlerden oluşan ve genellikle böylesine değerli insanlara konaklama için kapılarını açmış Eloquance konutları, semtin etrafına dağılmış durumdadır.Panacea aynı zamanda Abigail Sağlık Tesisleri'ne de ev sahipliği yapar. Ada şehrin kuruluşunun dördüncü yılında, şehir hastanesinde bir kaç suikast teşebbüsü yapılmasından sonra, dönemin Sağlık Bakanı Abigail Jackson, Panacea bölgesine bu sağlık tesisi'ni kurdurmuştur. Abigail Sağlık Tesisi'nde, hasta yakınları dışında devlette üst rütbelerde görevli olmayan hiç kimse tedavi olamamaktadır.

Axiom

Şehirde yürürken, Roma mimarisine uygun, sütunlu ve işlemeli mahkeme binaları ve hukuk ofislerini etrafınızda görürseniz, şehrin geçmiş zamanlarına bir yolculuk yapmadınız fakat, Axiom'a geldiniz demektir. Semtin giriş tabelasının hemen yanında göreceğiniz en gösterişli bina ise Adalet Bakanlığı binası.Axiom'da kolluk kuvvetlerini buranın huzurunu sağlamaya çalışırken sık sık görmeniz mümkün. Zira Dulcet ile bu semtin tam ortasında kalan polis departmanı, vandallar, çete oluşumları ve özellikle uyumsuzlar nedeniyle her gün tuhaf olayları ve beklenmedik misafirleri kendisine çekiyor. Arada bir kaçış vakalarının gerçekleştiği Ultear Hapishanesi de, her ne kadar Sanguine'de bulunsa da, buraya oldukça yakın bir yerde.

Epiphany

Üniversite kampüslerinden ve okul bahçelerinden yükselen cıvıl cıvıl çocuk ve genç sesleriyle Epiphany, eğitim semtidir. İçerisinde bir büyük üniversite, iki lise, altı ilkokul, altı ortaokul, iki kreş, sürüyle kitapçı ve kutüphane bulunmaktadır. Burada yer alan Ultear Üniversitesi, semtin üçte biri kadar alanı kaplayacak kadar büyük kampüsüyle göz doldurmaktadır. Nasıl ki Ultear seçilmiş insanlara ev sahipliği yapmaktadır, buranın öğrencileri de alanlarının en iyilerinden seçilmiştir. Tabii, üniversite hayatına atıldıktan sonra aynı başarıyı sürdürmek ya da sürdürmemek, tamamen onlara kalmış.Epiphany yalnızca eğitim kurumlarına ev sahipliği yapmaz, aynı zamanda öğrencilerin ucuz ev bulabilecekleri gökdelenler de Epiphany bölgesindedir. Aynı zamanda memur semti diye de nitelendirilebilecek yerler bulunur ki bunların geneli, bir yolun kenarında karşılıklı, bahçeli müstakil evlerdir. Ayrıca öğrencilerin zaman geçirebileceği spor tesisleri, konser alanları ve kafeler de semtin içerisinde görülebilir.

Solitude

Solitude, Ultear'ın kuzey bölgesinde, neon ışıklarla renklenen cıvıl cıvıl şehrin tek sakin yeridir. İçerisinde yerleşim alanı yoktur. Solitude uçsuz bucaksız bir ormandır ve burada bulunan evler genellikle ormanın derinliklerinde, tek tüktür. Yetkililer sıklıkla, Solitude'de koşulları iyileştirmek için burayı ziyaret eder. Hayvanlar ve bitkilere zarar verilecek hiç bir şeyin yapılmasına izin verilmez.Teknolojinin merkezi olmuş bir şehrin içinde kocaman bir orman, yeşile hasret kalmış size belki olduğundan daha güzel görünecektir. Fakat Solitude, sıradan bir ormandan ibaret değildir. 25 yıl önce bazı deneklerin, insan eti yiyecek kadar saldırganlaşmaları ve fiziksel görüntüleri itibariyle insansı formlarını kaybetmeleri ile birlikte, karantina bölgesi haline gelen Pandora Hill, Solitude sınırları içerisindedir. Pandora Hill, şehir merkezi ve diğer semtlerden önce Ultear'ın ilk yerleşme bölgesiydi. Bu sebeple tamamen terk edilmiş kasabanın asma köprüsünün üzerinde hala çalışan hologram ekranın yirmi beş yıl öncesinin haberlerini, reklam filmlerini gösteriyor olması, çimenlik alanlardaki kafatasları ve kemikler, terk edilmiş evler ve oradan arta kalan yaşam izleri, burayı ziyaret edenlere hep çok korkutucu görünür.

Sanguine

Güç dengelerinin her an değişebildiği Sanguine, Deney üssü, içindeki Arena sahası ve askeri eğitim merkezleriyle epey soğuk bir yer izlenimi verebilir insana. Aslında, öyledir de. Sıra sıra dizilmiş gri binaların arasında, denekler burada hayata atılmaya hak kazanmak için büyük imtihanlara girmekte ve sık sık risklerle karşılaşmaktadır. Ve bu, ölüm riski de olabilmektedir.Ultear'ın sonradan açığa çıkmış karanlık tarihine, Pandora Hill ile birlikte en çok ev sahipliği yapmış yer Sanguine semtidir. Her şey 1995'te, yani Ultear'ın kuruluş yılında, insanlar üzerinde yapılan güçlendirme deneylerini gözlemleme amacının güdülmesiyle başlar. Arena adı verilen mücadeleler, halkın muhalefet destekçileri ve aktivistleri tarafından hoş karşılanmamıştır. Yakın tarihte, Arınma Gecesi'nde ölen Gordon Smith, o yıllarda bu eylemlerin lideri konumundaydı. Siyasal Bilimler bölümünün mezunu genç bir politikacıydı ve özellikle bazı deneklerin saldırganlığı nedeniyle, Arenalarda mücadelenin insan haklarına sürülen koca bir leke olduğunu savunuyordu. Ne var ki eylemlerin şiddeti, iktidarı ilk Arenaları seçilen insanlar için zorunlu hale getirmeye itti. İlk Arenaların sonunda çok fazla can kaybı yaşandı.Kapalı kapıların ardında neler olduğunu bilmek ister misiniz, emin değiliz. Fakat eğer ki bir gün, birinin ayağını kaydırmak isterseniz, bunu yapmanızın meşru olduğu tek yer vardır. Ve orası, tam olarak gri tesislerin işgal ettiği bu soğuk, tekinsiz semttir.

Plethora

Her güzel şeyin bir sonu vardır. Ve Dulcet'in kıvrım kıvrım sokaklarını geçtiğinizde büyük bir viraneye rastladığınız bu sonu, Plethora getirir. Plethora, çoğunluğunu kuralsızların oluşturduğu fakir bir semttir. Evlerin büyük çoğunluğu sıvasız duvarlı gri gökdelenlerdir. Ucunun sonunun nereye vardığını bilemediğiniz ve sanki ev sahiplerini üst üste sıkıştırıp da koymuşsunuz gibi duran bu yerlerde ev sahipleri, genellikle iyi mesleklere sahip olamayanlar, hapishane, akıl hastanesi ya da rehabilitasyon merkezi geçmişi olanlardır.Plethora, uyuşturucu ticareti nedeniyle en çok polis baskınının yapıldığı yerdir. Maddeyi sağlayan ve adına çalışan kişiler aracılığıyla dağıtan çeteler, derme çatma binaların içinde toplanırlar. Plethora'da bu çeteler ve mafya oluşumları, geçimlerini genellikle madde bağımlılarından ya da halktan kestikleri haraçla sağlarlar. Pek çok dükkan, bu sömürge nedeniyle dükkanlarına bir daha hiç açmamak üzere kepenk vurmak zorunda kalmıştır. Halkın bir diğer ekmek kapısı ise, sokak dövüşleridir. Bu dövüşlerde genellikle iddialara giren gücü elinde bulunduran kesimdir. Ve o iddialarda, kirli oyunlar döner.

Doğum tarihi:13 Ağustos 1978
Ölüm tarihi:10.10.2021
Uyruğu:Çin-Almanya
Mesleği:Senaryo yazarı
Grubu:Fedakarlar
Nina Lindemann, 1978 yılının sıcak bir yaz ayında, Shanghai'da dünyaya gelmiştir. Annesi karnında büyüyen kız bebekten kurtulmanın planlarını yaparken bir şeyler istediği gibi gitmemiş, bir keresinde yattığı bir sedye üstünde vazgeçmiştir.Oysa ki kadın dokuz ay öncesini hatırladığında, Berlin'de hayatının en mutlu günlerini yaşamaktadır. Hayatının tüm sefilliğine rağmen üniversiteyi Almanya'da iyi bir okulda okuması için bir miktar para bulunmuştu ancak bu paranın nereden geldiğini umursamamıştır. Fizik öğrencisidir o yıllarda. Sonra, kendinden birkaç yaş büyük bir çocukla itişip durduğu bir rekabet içindeyken bir anda o çocuğa aşık olduğunu fark etmiş ve son derece zeki bu ikili birbirlerini sırtlayıvermiştir. Bilimin içinde sanat, sanatın içinde ise aşk vardı. Eğer bir gün genç adamın öldürülme anına bir disk içine atılmış vhs videosu şeklinde ulaşmasaydı hayat onun için güzel devam edebilecekken, psikolojik sorunlarını tetiklemiştir bu.Bir bilim insanı olmak için yetiştirilmektedir ama karnındaki şeyin uğursuz olduğunu ve sevdiği adamın zina yüzünden öldüğünü düşünmüştür. Yetmemiş bir de tavuk kemiği, şiş gibi şeylerle aile evinde çocuğu düşürmeyi denemiştir. Bir kez hastaneye kaldırılmış, her şeye rağmen bebeğin mucizevi bir şekilde hayata tutunduğunu görmüştür. Sonrasında bu durum daha da bozar sinirini. İntihara teşebbüs sayısı artar.Tüm bu felaketlere rağmen Nina, doğduğunda oldukça sağlıklıdır. Normal kilosundadır ve bedeninde hiçbir engel bulunmamaktadır.Ancak doğumundan yıllar sonra bir felakete tanıklık edeceğini bilmemektedir.Çocukluğu, iri çekik gözlerini hep annesine çeker ve sorular sorarak geçmiştir: "Babam kim? Babama ne oldu? Neden yanımızda değil? Jiayi ve
Yeji'nin babaları yanındayken benimki niye yok?" Eğer annesi bir gün sinir krizine girip en acımasız şekilde o videoda neler olduğunu anlatmasaydı, Nina'nın beş yaşında aklına gelen bir şey dahi değildir ölüm. Bu sinirle, belki annesi kendisini dövse biraz rahatlayacağını düşünecek kadar kendinden soyutlanmıştır küçük kız. Ancak kadın bunun yerine kendisini görmemeyi seçmiştir bile.
Arkadaşları Yeji ve Jiayi'nin annesinin getirdiği yemeklerle hayatta kalıp, o kadın kendisine banyo yaptırırken, bu esnada annesi kendini laboratuvara kapatmaktadır. Gerçeklikten kaçmak için kendi hayal dünyasına sığıntı kalmış bir şekilde böylelikle yaşamaya başlamıştır küçük Nina. Bir paralel evren oluşturur zihninde. Annesi yerine arkadaşlarının annesiyle konuşmanın, o kadın ona banyo yaptırmasa bitleneceği ya da yemek yapmasa öleceği gerçeği kendisine her ağır gelişinde, kendini hayal gücüne bırakır, ve orada kalır.Çok fazla kalmış olacak ki ilk ufak çaplı senaryosunu on beş yaşında Çinli bir tv kanalına sattığında mutlu bir ailesi, yabancı bir bilim insanı olan babası ve kendini laboratuvardan uzak tutan mutlu annesi ile onların yaşadığı ilk seviye fizik bilgileri ile ilgili maceraların olduğu çizgi dizi ülkede epey ilgi görür. Lakin, bu, çizgi diziyi izleyen anne için de farklı bir kapı açar: Sevdiği adamı hatırlar bir kez daha. Nina onu hiç tanımasa bile cizgi dizideki babanın sevdiği adamdan, birkaç dramatikleştirilmiş özellik dışında farkı yoktur. Saatlerce o sarışın, mavi gözlü adamın fotoğraflarına sarılıp ağlar. ve ani bir karar verir. Uyanır uyanmaz üniversiteden, iletişimi kesmediği bir arkadaşının yardımıyla Almanya'ya taşınmaya karar verirBu sırada Nina, bir yandan ikizler ve annesi ile iletişini koparmadan her fırsat bulduğu an web kamerası ile görüşürken diğer yandan seçkin bir okulda senaryo dersleri almaya başlamıştır. Son derece güzel bir genç kızdır ve bu sayede epey bir flörtü de olmuştur. Annesi bunu istemiyor ve Nina'nın çevresindeki alman çocuklar hep ona aşık olduğu adamı hatırlatıyor olsa da sesini çıkarmamaktadır.Bir gün, hayatının aşkıyla tanışır. Gençliğin verdiği tüm o enerji ve güzel duygular. Kendisinden bir iki yaş büyük bir sınıf arkadaşına, yani, Frank'e kendini kaptırmasına neden olur. Bu sırada, ikisinin eline tamamlamaları gereken bir film projesi geçince, bu okul ödevi nedeniyle ikili daha da yakınlaşır. Ancak Nina'nın kafasını kurcalayan bir şey vardır:Senaryodaki bazı detaylar annesinin küçüklüğünden bu yana sayıklaya sayıklaya ona adeta ezberlettiği babasının ölümünün detaylarıyla ciddi benzerlikler göstermektedir. Bu, genç kadının hayatında bir dönüm noktasıdır ve hem bu projeye gereken ilhamı bulmak için babasının ölümünü, hazır Almanya'dayken araştıracak, bu sırada senaryo bahanesiyle Frank ile sık sık görüşecektir. Ancak özel bir ilgiyle incelediği bu cinayet dosyalarında hep tuhaf yanlar vardır. Eksik kalmış, olayın senaryosu ile çelişik şeyler. Bunları anlayabilse de uzmanların on altı yaşında, sadece senaryo eğitimi alan bir sanat öğrencisinin lafıyla hareket edeceğinden emin değildir. Eksikleri ise hep kendi tamamlamaya başlar.Rahatsız edici gelir elbette bir süre sonra tüm bu olaylar. Kendi kurgusu ve babasının ölümündeki gerçekler birbiriyle bütünleştikçe sahici ve hayal ürünü olan her şey birbirine karışır. Ancak, Frank iyi biridir. Nina yeni bir ilişkiye başlar böylelikle ve onun yardımıyla daha güçlü bir şekilde devam eder.Genç kız bir gün evinin deposunu karıştırırken koli kutuları arasında turuncu bir ufak kasa bulur. Eskidir tabii, yarım saat boyu açılmayı beceremeyen türden bu kasanın paslı kilidini en sonunda kırdırmak zorunda kalır. Babasının eşyalarını karıştırırken ise tuhaf bir ada daveti çekmiştir dikkatini. İnternette hakkında palmiye ağaçlı tatlı birkaç ada görüntüsü dışında hiçbir şey olmayan o yer neresidir tam olarak?Ultear ile ilgili pek çok şeyi bir tür obsesyon haline getirmeye başlayan genç kız, bir tatil biletinin neden bu kadar korunaklı biçimde sakladığını düşünmekte haklıdır. Tarihler bile düzgünce örtüşmemektedir. Babası öldürüleli dört yıldan çok daha uzun zaman olmuştur ancak tatil bileti dört yıl öncesine aittir. Bir süre sonra, pes etmeye karar vermiş ancak yine de olayın peşini tam anlamıyla bırakamamıştır.Tuhaf bir şekilde sürekli izlendiğini düşünür bu sırada. Arkadaşlarına sürekli üstü kapalı yardım mesajları bırakmasının nedeni, sürekli ergen yaşlarında bir kızın onu izliyor oluşudur. On dört on beş yaşlarında olan bu kız, hep bir şekilde peşindedir, fotoğraflarını çeker durur.Belki de o zaman, bu durumdan kurtulmak adına Ultear'a gelmeyi en çok kabullendiği zamandır. Frank onunla gelmeyi kabul etmiştir. Ancak Frank, kız arkadaşını neden hava alanında bulamayıp tek başına eve döndüğü konusunda bir fikre sahip değildir.Evine yalnız bir şekilde gittiğinde, aynada kendisine tıpatıp benzeyen birini görmüştür arkasında. Bu onu öyle bir şok haline sokar ki uzun bir sürede çıkamaz. Ve onun çaresizliğini bir avantaj olarak kullanan, onu takip etmekte olan ergenlik çağlarındaki kız, onu öldürür. Sahte Nina ile birlikte kadının kanlı cesedini bir valize koyar, cinayet bulgularını yok eder. Kendisi önce çıkar, ortadan kaybolur ve Nina ile aynı görünümde olan o kızın, Nina'nın annesiyle sanki kendi annesi ile vedalaşır gibi vedalaşmasını izler.Aslında Nina'nın izlenmesi, Frank ile tanışması, kasadaki bileti bulması hiç de bir tesadüfler silsilesi değildir. Almanya'ya gelişinden beri, zamanında babasını öldürenler, onu da izlemektedir. Kayboluşundan sonra, Alman polisi evin içinde, özellikle Nina'nın yatak odasında kırk civarında çip bulmuştur ancak bu çiplerin her birini açmaya çalıstıklarında kullanıma kapalı olduğunu görmüşlerdir. Esasında her biri Nina'nın fiziksel özellikleri, hal ve hareketlerini algılayıp eksiksiz bir robotunu oluşturulması için gereken materyali sağlamak içindir. Bir projesi nedeniyle yasadışı gruplarla başı derde giren babası öldürüldüğünde, onun ya da annesinin bulması için o kasaya yine onu izleyen kişiler tarafından yerleştirilmiştir bu bilet. Ancak Ultear hükümeti iki kişiden birini alacaklarını, onun da sahicisini alamayacaklarını başından beri bilmektedir.Robot Nina, artık gerçeğinin bilmediği gizli bir ülkenin, Ultear'ın bir casusu olarak devam eder hayatına. Sahici bir fedakar olmamakla beraber robot oluşunun saklanması adına fedakarlar mıntıkasına alınır. Yerçekimini kontrol edebilmekle beraber sırtından çıkan metal ve kesici yüzgeçler bulunmaktadır. Hükümetin topraklarına davet edeceği insanları izler durur. Bu sırada karşılıklı olarak birbirlerinin güvenini kazanmak için güçlü ve mafya oluşumları ile bağlantıları olan ailelerle iş birliği yapar. Robotik ve mekatronik ile ilgili projelere en çok destek veren ailelerden biri olan Baron Toussaint-Dupont ve ailesinin iş birliği yaptığı ailelerin içinde en etkini olması ise oldukça mantıklı sebeplere bağlıdır. Robotların yapımına yardım ederler.Toussaint-Dupontlar her ne kadar devletin bilim insanlarının bir kısmına eğitimleri sürece katkılar sağlasalar da, aslında bu madalyanın görünen yüzüdür. Görünmeyen yüzünde kendi açtıkları pek çok "nezih ve temiz" görünümlü sergi salonu ya da laboratuvarların altında yürüttükleri görünürde yasaklı bilimsel projeler vardır, bu projeler Ultweb'in en alt katmanlarında dahi pek bilinmez. Pek çok insan bu projelerin deneği iken ölür. Çoğunluğu alt ekonomik seviyelerde ya da muhalif olan bu insanların en sık dahil edildiği projeler bilinçaltının simülasyona dönüştürüldüğü ya da insan uzuvlarının robotik taklitlerinin yapıldığı projelerdir.Latife Mahrouz isimli Arap kökenli muhalif bir bilişimci, adadan çıkış yollarını aramaya başladığında, Baron ve ailesinin bazı sırlarını da beraberinde keşfeder. Baron ve ekibi peşine düştüğünde ise tarih 2012'dir. Genç kız, ormanda bilinçaltına gönderilen tuhaf sinyaller nedeniyle delirmiş halde bulunur. Sürekli "Ben delirmedim." diye sayıklarken, bir anda Nina'yı görmüş, sırtından çıkan mekanik yüzgeçlerle dehşete düşerken, Nina tarafından saldırıya uğrar ve Baron'un adamları tarafından Toussaint-Dupont ailesinin yasadışı yollarla aldığı 431 numaralı nükleer sığınağına konur, orada bulunur.Dokuz yıl sonra, Nina yaptığı işi sürdürmektedir ancak adadan çıkış için çalışan Latife Mahrouz'un kayboluşunun kimliği belirsiz bir kişinin bıraktığı CD ile gündeme gelmesi muhalifleri adadan çıkma konusunda cesaretlendirmiştir. Bu arada, konuyu araştıranlardan dört kişi, ID-tattoo'nun zihinlerine etkisi nedeniyle ortadan kaybolur. Tutuldukları yer yeni açılan bilim müzesinin gizli laboratuvarıdır. Nina orada çıkan bir yangınla kül olarak yapay hayatına da veda ederken, kayıplar kurtulmuştur.